2-uluslararasi-nuh-tufani-ve-cudi-dagi-sempozyumu-tarihi-mek-nlarin-gezisi-ile-son-buldu

2. Uluslararası Nuh Tufanı ve Cudi Dağı Sempozyumu Tarihi Mekânların Gezisi ile Son BulduÜniversitemiz tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Nuh Tufanı ve Cudi Dağı Sempozyumu için şehrimize yurt dışı ve Türkiye'nin farklı kentlerinden gelen akademisyenler,Sempozyumun 2. Gününde ilimizdeki tarihi mekanları gezdi. "2. Uluslararası Nuh Tufanı ve Cudi Dağı Sempozyumu" kapsamında şerimize gelen 10'u yurt dışından toplam 49 akademisyen,ilk olarak  Hz. Nuh’un kurduğu ilk yerleşim yeri olarak bilinen Heştan köyünde incelemelerde bulundu. İnsanların tufan ve tufanın son durağının mekanıyla ilgili büyük merakları olduğunu ifade eden Genel Sekreterimiz ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. İbrahim Baz, sempozyuma çeşitli görüşlerden akademisyenler çağırdıklarını aktararak, "Şöyle bir kanaate varıldı; Yahudi kaynaklarında bahsedilen tufanın mekanın, Hristiyan kaynaklarında bahsedilen Ararat Dağlarından kastın, esasında Cudi Dağı olduğudur. Çünkü Ararat dağlarının bir dağ silsilesi olduğu ifade edildi." değerlendirmesinde bulundu. Bugüne kadar yapılan araştırmalar ve arkeolojik çalışmalarda bütün verilerin birbiriyle uyuştuğunu anlatan Doç. Dr. Baz, "Özellikle İslam tarihi kaynaklarına baktığımız zaman Cudi Dağı'nın kuzeyinde bir şehrin kurulduğunu bu şehrin Heştan veya Heştiyan ismini taşıdığını, Arami ve Süryanilerin buraya 'Temanin' dediğini, Arap kaynaklarında ise 'Semanin' geçtiğini, Müslüman Kürtler burada yaşamaya başladıktan  sonra da buranın 'Heştan' şeklinde  isimlendirildiğini görüyoruz" dedi. Gelen misafirlere tufandan sonra ilk yerleşim yeri olduğu düşünülen Heştan köyünü gezdirdiklerini ve onlar için güzel bir deneyim olduğunu kaydeden Baz, şunları söyledi: "Cudi Dağı'nın zirve noktasında 2017 metre yüksekliğinde gemi anlamına gelen bir tepe bulunmaktadır. Burası sefine dediğimiz mekandır. Milattan önce Yahudilerin ağustos ayında gelip ziyaret ettikleri ve tufandan kurtuluşu kutladıkları, Hazreti Nuh'un sünneti olan ibadet yapma, kurbanlar kesme, adakta bulunma geleneğini sürdürdükleri yerdir. Hristiyanların bu bölgeye gelmesiyle özellikle de 300 yıldan itibaren bir Hristiyan festivaline yavaş yavaş dönüştüğünü görüyoruz. 766 tarihinden itibaren bu bölgede Müslümanlar yönetimi ele aldıkları için Müslümanların bu festivali üstlendiklerini görüyoruz. Ancak şunu ifade etmemiz gerekir, Hristiyanlar burada festival yaparken Yahudileri dışlamamışlar onlar da katılmıştır. Müslümanlar festival yaparken Hristiyan ve Yahudileri de festivale dahil etmişler. Hatta bu bölgede Yezidiler ve farklı etnik gruplar da katılmıştır. Nuh'un gemisi gibi farklı inançların, etnik yapıların yaşantısı, düşüncesi farklı olan insanların sanki aynı gemiye binmiş, kutladıkları bir festival mekanı haline dönüşmüştür." Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Nicholas Al-Jeloo ise Nuh'un gemisinin Şırnak'ta Cudi Dağı'nda olduğuna dair bir çok delil bulunduğunu, Süryani kaynaklarında da geminin Kardo Dağı üzerinde yer aldığını bunun İslam literatüründe Cudi olarak geçtiğini belirtti. Asur sanatı ve çivi yazılarını incelediğini ifade eden Aleksander Johannes de Cudi Dağı ve Nuh Tufanı Sempozyumu ve bugünkü ilk yerleşim yerinin kendi araştırmalarına büyük bir ışık tuttuğunu ifade etti. Daha önce Irak'ta tufanla ilgili çeşitli araştırmalar yaptığını dile getiren Johannes, Asur yazıtlarında da Nuh'un gemisinin Cudi'de olduğuna dair çeşitli rölyef ve yazıtlar olduğunu Asur Krallığı'na ait yazıtlarda geminin Cudi'de olduğunun  birçok yerde geçtiğini dile getirdi.Sempozyuma katılan akademisyenler daha sonra Mor Gabriel Manastırı, Yezdi Kiwex(Mağara) Köyü, Meryem Ana Kilisesi, Hz. Nuh Türbesi, Kırmızı Medrese, Mem u Zin Türbesi ve Zin Zidanı’nı gezdi.  

27.05.2021 |  Şırnak Üniversitesi