2008 tarihinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Her şehre bir üniversite” sloganıyla kurulan Şırnak Üniversitesi, 17 yılı geride bırakırken hem nicel hem de nitel anlamda birçok gelişim sağladı. Devşirme lise binasından Türkiye’nin en güzel kampüsüne, 4 kişilik akademik, idari personelden binin üzerinde personele, ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalarda üst sıralarda bulunma, vb. birçok alanda gelişim sağlayan üniversitemiz ambleminde de değişime gitti. Daha önce Dicle nehrini, Cudi dağını ve Hz. Nuh’un gemisini simgeleyen çizimlerin olduğu amblemin başka bir kurumun amblemi ile birçok benzerlik görülmesinden dolayı daha orijin bir logoya ihtiyaç görülerek bu kapsamda da yeni amblemimiz hazırlanıp senato tarafından kabul edildi.
Şırnak’ın yerel değerlerini ve aynı
zamanda da tüm milletlere mal olmuş evrensel değerleri simgeleyen yeni amblemimiz;
otorite, ciddiyet, güven, bilgelik, kararlılık ve sadakati temsil eden lacivert
dairesel zemin üzerine insanlığın ikinci atası olan Hz. Nuh’u temsil eden Gemi,
“Hayat Ağacı” nı temsil eden Meşe Ağacı ve Kasrik Rölyeflerindeki Part Süvarisi
yer almaktadır. Vahdette kesreti, yani farklı kesim ve farklı değerlerin uyumlu
bir şekilde birlik içerisinde hareket edebilme kabiliyetini temsil eden dairesel
lacivert zemini; zenginlik, bereket ve köklü geçmişi sembolize eden altın
sarısı buğday başağı sarmakta.
Üniversitemiz senato kararıyla değiştirilen
yeni amblemimizin anlamları aşağıda geniş şekliyle izah edilmiştir:
1.
SEMBOL:
HZ. NUH’UN GEMİSİ VE CUDİ DAĞI
Şırnak Üniversitesi, insan
neslinin ikinci atası ve ilk öğretmenlerinden olan Hz. Nuh’un gemisinin indiği,
Cudi Dağı çevresinde kurulmuştur. Şehir bu yönüyle, insanlık âlemi için
bilgeliğin ve hikmetin öncüsü saydığımız Hz. Nuh’un şehridir.
“Hz. Nuh ve Tufan”
konusu; pek çok dinde, inançta ve kültürde önemsenmiştir. Tufan bahsinin
geçmediği kültür ve medeniyet yok gibidir. “Hz. Nuh ve Tufan” hakkında pek çok
araştırma yapılmış, kıymetli eserler yazılmış ve çeşitli filmler çekilmiştir. Hz.
Nuh, ayrıca, güncel olarak en çok konuşulan peygamberlerin başında gelir. Şırnak’ın böyle bir isme ve böyle bir hadisede
bahsi geçen gemiye ev sahipliği yapması, şehre doğal olarak ayrı bir anlam
kazandırmaktadır. İslamiyet açısından bakıldığında; Kur’an Kerim, Cudi Dağı ve
çevresini “münzelen mübareken/bereketli bir yer” olarak tavsif etmektedir. Hz.
Nuh’un adı, Kur’an-ı Kerim’de 43 defa zikredilmiştir. A’râf, Hûd, Mü’minûn,
Şu’arâ, Kamer ve Nuh surelerinde Hz. Nuh’tan bahsedilmiştir. Nuh Peygamber; “Resul-i
emîn/güvenilir peygamber”, “Nezîr-i mubîn/apaçık uyarıcı”, “Muhsin/iyilik
yanlısı” ve “Şekûr/çokça şükreden” gibi vasıflarla anılmıştır.
Hz. Nuh’un kaygılandığı
durumların başında, kutsalın “yaşam”dan çıkartılması tehlikesidir. Üzülerek
belirtelim ki günümüzde de özellikle bazı kesimlerde, maneviyatın ve kutsalın inkârı
bir maharet olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Hz. Nuh, döneminde yoldan sapan
kavmini tekrar Yaratan’ın yoluna çevirmek ister. Fakat kavmi onu pek de dinlemez.
Bunun üzerine, Hz. Nuh'a, büyük tufanın geleceği bildirilir. Cenab-ı Hak, kendisine
kurtarıcı bir gemi yapmasını emreder. Hz. Nuh, gemiye yeryüzündeki tüm
hayvanlardan birer çift alır ve kendisine uyanları da gemiye alıp hepsinin
kurtulmasına aracılık eder. Böylece insanlığın soyu, tevhit inanışına sahip
olan bu iyi insanlarla devam eder.
“Tufan Hadisesi”;
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm gibi semavî dinlerin yanı sıra Filistin,
Yunanistan, Amerika, Avustralya, Hindistan, Tibet, Çin, Malezya, Litvanya gibi
ülkelerdeki halkların geleneklerinde yer almaktadır. Yine Tufan Hikâyesi,
Güneydoğu Asya halkları arasında da yaygın bir şekilde bilinmektedir. Bu durum
Şırnak’a tüm dünyaya değerli bir mesaj verme imkânı tanır.
İslâm bilginlerine göre;
“Tufan”, her insan için gerçekleşen bir hadisedir. Her insan, Hz. Nuh gibi,
gemisinin/bedeninin kaptanıdır ve yaşadığı hâdiseler neticesinde bir tufan ile
karşı karşıyadır. İnsanların bir kısmı bu hakikatin farkındayken bir kısmı da
bundan habersizdir. Bazı insanlar da “Dirhem ve dinara kul olanlar helâk
oldular” sözü gereğince iktisadî kazançlarını kaybetmemek için her türlü fesadı
yapmaktan çekinmez. İşte bu tür insanların ilgili kötülük eylemleri sebebiyle tufan
meydana gelir ve insanlık âlemi helake duçar olur.
Hz. Muhammed; “Ben ve
ashabım Nuh tufanındaki gemi gibiyiz, her kimi elimize elini verirse kendisine
fetihler nasip olur” der. İslâm âlimlerine göre, her insan bir şekilde mutlaka bir
tufan yaşar. Çünkü her insan ölümlüdür ve her ölüm bir nevi tufandır. Bu tür tufanlarda,
sağlam bir gemi sâhibi olanlar, emniyet içerisinde sahil-i selâmete kavuşur. Nuh’un
Gemisi’ne Binen Kurtulur.
Bir Öğretmen Ve Bir
Baba Olarak Hz. Nuh’un İnsanlık Âlemine Mesajları
Hz. Nuh’un insanlık
âlemine vermek istediği mesajları ana hatlarıyla değerlendirmeye tabi
tuttuğumuzda, üç temel mesajının öne çıktığını görürüz. Bu mesajlar şunlardır:
a.
Fıtratı
Koruma:
Hz. Nuh’un (a. s) insanlığın
idrakine sunduğu mesajların başında; tüm varlıkların fıtratının korunması ve sürekli
eğitimden yararlanarak sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi gelir. Bu maddenin
açıklaması, “5. Sembol”ün izahı çerçevesinde daha detaylı bir şekilde yapılacaktır.
b.
Güven
Duygusunu Sağlama
Hz. Nuh’un, insanlık
âlemine vermek istediği önemli bir mesajı da insanlar, toplumlar ve kurumlar
arasında güvenin sağlanması gerektiği üzerinedir. Devletler ve kurumlar
arasında küresel ahlakın hâkim olması, insanlar arasında emniyet ve güven
prensibinin güçlendirilmesi konuları, önemlerini günümüzde de korumaktadır.
Günümüz dünyasında, gelişmiş ve çağdaş devletlerde bile suç oranları oldukça
yüksek derecelerdedir. Bu durum doğal olarak, Dünya’yı güvensiz bir küre haline
getirmektedir. Dünya’yı bütünüyle yok edebilecek bir silahlanma yarışının
yaşandığı bir ortamda, devletlerin büyük ölçüde erdemli yöneticiler tarafından
yönetildiğini söylemek zordur. İlgili zorluk, büyük ve güçlü devletlerin çıkar
çatışmalarında belirgin bir hale gelebilmektedir. Oysaki tüm dinlerde,
inançlarda, insanları yaşatma prensibi, temel prensiptir. İnsanlık âlemi,
günümüzde, Hz. Nuh’un hem gemisine hem mesajına her zamankinden daha fazla
muhtaçtır. Her insanın, Nuh’un gemisine binmeye çalışması, insanlığı kurtarmaya
gayret göstermesi gerekmektedir. Bütün âlemlerde Nuh’a selâm olsun
(Saffât: 79).
c.
Sürekli
Eğitim/Ömür Boyu Eğitim ve Öğretim
Nuh Peygamber’in insan
eğitimiyle ilgili mesajında, kendisinin bu konudaki sabır ve sebatına
odaklanmak gerekir: Rabbim! Ben, halkıma gece gündüz çağrıda bulundum. Ne
var ki, çağrım onların kaçışını arttırmaktan başka şeye yaramadı. Öyle ki
onları ne zaman Sen’in bağışlayıcılığına çağırdıysam parmaklarını kulaklarına
tıkadılar, elbiselerine büründüler ısrarla kibirlendikçe kibirlendiler. Sonra
onlara açık açık her fırsatta çağrıda bulundum. Sonra onlara; çağrımı toplu
olarak da birebir görüşerek de ilettim. ‘Rabbinizden bağışlanma dileyin.
Kuşkusuz O, çok bağışlayandır’ dedim. (Nuh: 5-9). Cenab-ı Hak, Hz. Nuh’u
aynı zamanda tevhit anlayışının rehberi olarak anmış ve Hz. İbrahim’i onun taraftarı
olarak isimlendirmiştir: Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi
(Saffât: 83).
2.
SEMBOL: “HARSI VE NESLİ KORU!” YAZISI
Nuh Peygamber döneminde
bazı kişiler; insanın fıtratı, ahlâkı ve genetiğiyle ilgili ifsat edici
faaliyetlerde bulunmuşlardır. Hz. Nuh, gecesini gündüzüne katarak bu taifeyi,
yaptıkları bozgunculuktan ve sapkın görüşlerinden vaz geçirmeye çalışmış, fakat
pek de başarılı olamamıştır. Son çare olarak onları Allah’a havale etmek
zorunda kalmış ve bu konuda bir duada bulunmuştur. Cenab-ı Hakk’ın insanlığa
yönelik mesajlarını içeren Kur’an-ı Kerîm’de, bahsi geçen dua şu şekilde
zikredilmiştir:
“Nuh ‘Rabbim’ dedi,
‘Yeryüzünde inkârcılardan, bozgunculardan hiç kimseyi sağ bırakma! Çünkü eğer
sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve fıtratı bozuk nesillerden
başkasını doğurmazlar” (Nuh Suresi: 26-27).
Cenab-ı Hak; insanlığın
yolunu aydınlatan Kur’an-ı Kerîm’inde, bütün insanları, insanların ve gıdanın
genetiğiyle oynamamaları konusunda uyarır:
“Onu siz mi
yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi
yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze
geçemez. Aslında siz ilk yaratılışın Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini pekâlâ
biliyorsunuz. O halde bunun üzerinde düşünüp ikinci yaratılışın da mümkün ve
kaçınılmaz olduğunu kabullenmeniz gerekmez mi? Söyleyin, ektiklerinizi
yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?” (Vakıa:
59-64).
Zikredilen bu beş ayette
görüldüğü üzere, insan ve gıdanın genetiğiyle oynamak yasaklanmıştır. Cenab-ı
Hak hem insanı hem de insan için yaşamsal değerde olan gıdayı, belli bir
fıtratta/yazılım ve donanımda yaratmıştır. Bu yazılım ve donanım dışında, diğer
girişimler yazılıma ve donanıma virüs bulaştırmaktır, bozgunculuktur. Allah
başka bir ayette de bozguncuları sevmediğini belirterek aslında onları yok
etmekle tehdit eder:
“Bazı kimseler var ki, dünya hayatına
dair sözleri senin hoşuna gider, kalbindekine, sözünün özüne uygunluğuna
Allah’ı da şâhit tutar, oysaki o düşmanların en kötüsüdür. Böyleleri hâkimiyeti
ele geçirince yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, harsı/ekin ve nesli yok etmeğe
çabalar. Allah bozgunculuğu sevmez”
(Bakara: 204-205).
Şırnak Üniversitesi
olarak yukarıda zikrettiğimiz bilgiler çerçevesinde; insanlığa yararlı bilgiler
üretmeyi, zararlı bilgilerden sakınmayı; maddi ve manevî harsı (kültürü/ekini),
nesli (insan fıtratını) korumayı, “manevî miras” kabul ediyoruz. Tüm insanlığı
yok edecek bilgiler ve teknolojiler üretmeyi fazilet değil, rezalet olarak
biliyoruz.
3.
SEMBOL:
“HAYAT AĞACI” VE ŞIRNAK İLE ÖZDEŞLEŞMİŞ “MEŞE AĞACI”
İslam bilginleri, Hz.
Nuh’u “Hayat Ağacı” olarak nitelemişlerdir. İlgili niteleme, Hz. Nuh’un,
insanlığın ikinci atası olarak kabul edilmesinden kaynaklanır. Ağaç; dünya
kültürlerinde yaşamın, doğurganlığın, ölümsüzlüğün, şansın, bereketin,
sağlığın, hastalıktan kurtulmanın sembolüdür. Pek çok kültürde kozmik bir ağaç olarak kabul
edilen “Hayat Ağacı”; kozmolojik düzenin devam ettirilmesini ve sürekli
yenilenmesini sembolize eder. Hayat Ağacı, İslam kültüründe “Tubâ Ağacı” olarak
da bilinmektedir. İslam bilginlerine göre; “Tuba Ağacı”nın kökü, Hz.
Muhammed’in evindedir ve her müminin evine bu ağacın dallarından biri
uzanmaktadır.
Meşe ağacı birçok
kültürde; gücü, kudreti ve bilgeliği temsil eder. Dallarıyla gökyüzüne doğru
uzanan, köküyle yerin derinliklerine inen meşe mana olarak, diriliği ve
sonsuzluğu simgelerken heybetli görüntüsüyle de büyüklüğü/atalığı temsil eder.
Meşe, suya ve çürümeye
karşı dayanıklı, sert bir ağaçtır. Meşe ağacı üzerinde yaşayan bir böceğin,
iklim şartlarından istifade ederek elde ettiği “Kudret Helvası” (Gezo), Kur’an’da
zikredilen bir tatlı türü olup Şırnak ve çevresinde yayygındır. Meşe ağacı, ayrıca,
kalıcılığın ve kendini yenilemenin sembolüdür. İlgili sembol, meşenin,
defalarca kesilmesine rağmen kendini yenileyebilen bir ağaç olmasından
kaynaklanır. Bazı rivayetlere göre, Cenab-ı Hak Nuh’a, gemisini meşe ağacından
yapmasını emretmiştir.
Şırnak Üniversitesi
olarak bu ağacı sembol kabul etmemizin sebepleri; mevcut yerleşkemizde bu
ağaçtan yüzlercesinin bulunması, “Şark Meşesi”
adıyla da bilinen bu meşe türünden Şırnak’ın meşhur kudret helvasının elde
edilmesi, “Hayat Ağacı” olarak anılması ve kendisini sürekli yenileyebilmesidir.
Bu sembolden aldığımız ilhamla; geçmişin
iyiliklerini koruyan, günümüzün iyiliklerini elde etmeye çalışan ve geleceğe de
iyilikler üretmeyi hedefleyen bir üniversite olma hedefimizdir.
4.
SEMBOL:
ŞIRNAK-KASRİK’TE BULUNAN ANTİK PART SÜVARİ RÖLYEFİ
Şırnak ilinde yapılan
yüzey araştırmalarında elde edilen bulgulara göre; antik dönem boyunca bu bölgede
Medler, Ahamenişler, Parthlar hüküm sürmüştür. Şırnak ili Kasrik beldesinde
bulunan “Süvari Rölyefi”, tipik Pers sanatına dair önemli bir sanat eseridir.
Bu rölyefin benzerlerini İran’da “Bisutun Kabartmaları”nda ve Amasya’da “Kral
Kaya Anıtları”nda bulmak mümkündür.
Tarihî kayıtlara göre, Hz.
Muhammed’in yaşadığı dönemde, Şırnak ilinin dağlık kısmı olan Dicle’nin doğusunda
Sasaniler, ovalık kısmı olan Dicle’nin batısında (Cizre ve İdil) ise Romalılar
egemenlik kurmuşlardır. Kur’an-ı Kerim’de; Beni-İsrail’le ilgili hadiseler dışında,
bahsi geçen ender hadiselerden birisi de 5000 bin yıllık Doğu ve Batı
mücadelesinin devamı olan Sasanî-Roma mücâdelesidir. Rumlar, yakın bir yerde
yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip
geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün müminler
Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler (Rûm: 2-4).
Üniversitemizin
sembollerinden biri olarak Kasrik’teki rölyefi tercih etmemizin diğer nedeni,
Batı Medeniyetlerinin Doğu Medeniyetlerinden esinlenerek gelişim gösterdiğine
dikkat çekebilmektir. Cudi Dağı ile Gabar Dağı’nın kesişim noktası olan ve
Romalılar ile Sasaniler arasında uzun bir süre sınır hattı oluşturan
Kasrik’teki kayalıklarda bulunan süvarinin yönünün batıya doğru oluşunu anlamlı
buluyoruz. Anlamı derinleştirmek adına, süvarinin elinde bulunan meşaleyi “İlim
Meşalesi” olarak nitelendirdik. “Kasrik Rölyefi” aynı zamanda, Anadolu
coğrafyası üzerinde süren 5000 bin yıllık Doğu ve Batı rekabetini sembolize
etmektedir.
5.
SEMBOL:
BAŞAK SEMBOLÜ
Başak sembolü bereketin,
üretimin ve ahengin sembolüdür. Bir başak tanesi, içerisinde binlerce başağın yüzyıllarca
sürebilecek üretim potansiyelini taşır. Başaktan elde edilen buğday, çok eski
dönemlerden bugüne, canlıların temel besini olmaya devam etmektedir. Arkeolojik
araştırmalar, buğdayın 12000 yıl önce ilk defa bölgemizde üretildiğini ortaya
koymuştur.
Şırnak Üniversitesi
olarak, yer altı ve yer üstü kaynaklar bakımından çok bereketli bir yörede
konumlanmış bulunmaktayız. Kur’an-ı Kerîm’de de Cudi Dağı ve çevresi, bereketli
bir yer olarak tavsif edilmiştir. Hedeflerimizden biri de bu bereketli yörede yeni
ürünler geliştirip insanlığın hizmetine sunmaktır. Üniversite olarak
ürettiğimiz her güzel bilginin, her iyi ürünün ve her değerin yedi kat veya
yedi yüz kat çoğalmasını, bunların etkisinin de beklenenden daha fazla olmasını
diliyoruz.
6.
SEMBOL:
GÜVERCİN
Güvercin barış, umut ve bilgeliğin evrensel
simgeleridir. Bu figürler, üniversitemizin bilim ve eğitim yoluyla toplumda
barışı, kardeşliği ve sürdürülebilir bir geleceği destekleme ilkesini temsil
etmektedir.
7.
SEMBOL:
DAİRE, LACİVERT VE ALTIN SARISI
Daire ve içerisindeki
figürler vahdette kesreti, yani farklı kesim ve farklı değerlerin uyumlu bir
şekilde birlik içerisinde hareket edebilme kabiliyetini temsil eder.
Lacivert, otorite, ciddiyet, güven,
bilgelik, kararlılık ve sadakati temsil eder.
Altın Sarısı ise zenginlik, bereket ve köklü
geçmişi sembolize eder.
ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ SENATOSU
17.03.2025 | Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Web sayfalarımızda yer alan tüm bilgi, doküman, fotoğraf, video, görüntü, metin vb. tüm içerikler, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Aksi durumda: 5846 sayılı yasa kapsamında hukuki ve cezai işlem yapılır. Şırnak Üniversitesi’nin tüm hakları saklıdır.